Çocuğa İç Denetim Nasıl Kazandırılabilir?

Bebeklik Dönemi ve Anne-Baba Kontrolü

Çocuklar hareketlenmeye ve dış dünya ile ilişki kurmaya başladıkları zamandan itibaren kontrole ihtiyaç duyarlar. Anne-babalar çocuğa bir zarar gelmesi kaygısıyla özellikle bebeklik döneminde bebeği sürekli gözetim altında tutarlar. Bebek, her türlü davranışına ve tepkisine bir karşı tepki bulur. Bu yolla da anne ve babasının onu hangi durumlarda onayladıklarını, hangi durumlardan hoşlanmadıklarını, hangi durumlara izin verip hangi durumlara izin vermediklerini fark etmeye başlar. Böylece anne-babanın çocuk üzerindeki kontrolü başlamıştır. Bu kontrol hem bebeğin ve çocuğun korunmasına yardımcı olacaktır hem de yapması ve yapmaması gerekenleri öğrenmeye başlar. Başlangıçta çocuk kendini kontrol edebilecek fiziksel, zihinsel ve psikolojik donanıma sahip değildir ve bu nedenle belli bir süre bir yetişkinin desteğine ihtiyaç duyar. Özellikle 1 yaş öncesi tamamıyla bir yetişkinin ilgisi, bakımı, desteği gereklidir. Bu destek ihtiyacı 3 yaşına dek göreceli olarak azalır.

3 Yaş Sonrasında

3 yaşını doldurmuş olan bir çocuk fiziksel olarak bir çok şeyi yetişkinlere benzer şekilde yapabilecek donanıma sahip olmuştur. Ellerini rahatça kullanabilir. İnce parmak ucu becerisi gerektiren işlerin büyük çoğunluğunu yapabilir. Çatal-kaşık-bardak kullanmak, giysilerinin önemli bir bölümünü giyip çıkarabilmek, el-yüz yıkama, kurulama vs. gibi bir çok işi becerebilir. Bu dönemin öncesinde genellikle çocuklar neyi nasıl yapmaları gerektiğini, nelerin doğru ve kabul edilir, nelerin yanlış ve kabul edilmez olduğunu muhakeme düzeyinde kavramaya başlamışlardır. Tek eksikleri sosyal bir ortamdır. Bu yaşta bir okul öncesi eğitim kurumuna devam eden veya bolca farklı sosyal ortamlarda bulundurulan (başka çocuklarla ilişki deneyimi yaşama fırsatı verilen) çocuklar sosyal kuralları da kavramaya başlarlar. Evde tek olarak alıştıkları düzenin sosyal ortamda farklı olabileceğini, içlerinden gelen her şeyi yapamayacaklarını, sosyal bir grubun parçası olduğunda, beklemenin, sabretmenin, vazgeçmenin önemli olduğunu yaşayarak öğrenirler. 36 aydan itibaren çocuklar üzerindeki kontrolün bir önceki döneme göre azaltılması da bunun için önem taşımaktadır. Çünkü bu yaş çocuğun toplum içinde, dış dünyada kendi kendini fark etmesi, dürtüsel davrandığında tepki alacağını görmesi açısından önemlidir. Evdeki kurallar öğretilmiştir ve artık çocuğun kendi kendine yeni toplumsal kuralları öğrenmesi için uygun bir zamandır.

Otokontrol (İç denetim) Nasıl Öğrenilir?


Kendi kendini kontrol öğrenilen bir şey olmakla birlikte beynin de bir fonksiyonudur. Yani eğer bilinen biyolojik bir dürtü kontrol problemi yoksa doğal olarak gelişir. Ancak anne-baba ve çevrenin müdahalesi ve uygun olmayan tutumlarıyla çocuk kendini kontrol etmekte güçlükler yaşayabilir. Çocuğa ne zaman ne yapacağını bir kural olarak öğretmek ile yapması gereken şeyi yapması gerektiği zamanda hatırlatmak arasında fark vardır. Çocuk disiplininde amaç kuralları yıkıcı olmayan bir biçimde öğretmektir. Kuralı öğrenen, kurala koyduğunda ödüllendirilen, kurala uymaya teşvik edilen çocuklar, kuralların sık sık hatırlatılmasına ihtiyaç duymazlar. Ancak her zaman çocukların kurala uymaya teşvik edilmeleri gerekmektedir. Yani kural olan bir şeyi yapıyor olması “zaten yapması gerekir” düşüncesiyle görmezden gelinmemelidir. Anne-babalar bazen çocuğun uyduğu kurallarla, ve uygun davranışlarıyla ilgilenmezler de uygun olmayan, kural dışı davranışlarıyla fazlaca ilgilenirler. Sürekli kuralı hatırlatmak zorunda hissederler. Sürekli çocuklara yapacakları işi hatırlatırlar. Çocuk işi erteler, yapmamak için direnir. Bu diyalog da genellikle azarla ve kavgayla sonuçlanır. Bu hem çocuğun hem de anne-babanın hoşuna gitmeyen bir sonuçtur ve soruna da kalıcı bir çözüm oluşturmaz. Hatta var olan sorunun daha fazla artmasına ayrıca ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişkinin kalitesinin bozulmasına neden olur. Ayrıca sorumlulukları, ne yapması gerektiği sürekli hatırlatılan çocuklar asla sorumluluk alamazlar ve asla sorumlulukları ile ilgili olarak kendilerini kontrol edemezler. Bu çocuklar ancak bir otorite figürü varsa (bir yetişkin, anne, baba öğretmen vs.) uygun davranabilirler. Hatta bazı yetişkinlerin kendilerine daha rahat davrandığını ve daha hoşgörülü olduğunu fark ettiklerinde o kişinin varlığına rağmen kontrolsüz davranışlar sergileyebilirler. Örneğin kendi sınıf öğretmeninin kurallarına uyan ve sorun çıkarmayan bir çocuk böyle bir durumda başka branş öğretmenlerinin derslerinde kontrolsüz davranabilmektedir. Aynı şekilde babası varken sakin olan bir çocuk babanın yokluğunda anne ile daha uyumsuz, daha huzursuz davranışlar gösterebilir.  


Özgüven gelişimi ve özdenetim

Çocuğa özgüven kazandırmak özdenetim kazandırmakla neredeyse aynı anlama gelmektedir. Anne-babanın yaklaşımı açısından hem güven kazandırmak için hem de kendi kendini denetleyebilme becerisi kazandırmak açısından büyük benzerlikler vardır. Çocuğun bireyleşme sürecinde, özbakım, sorumluluk, sosyal iletişim gibi becerilerin gelişiminde anne babanın çocuğa fırsat vermesi, uygun zamanlarda uygun bir şekilde pekiştirerek ve özendirerek kuralları öğretmesi sonucunda çocuklarda hem özgüven hem de kendini kontrol becerisi gelişir. Sorumluluk, özgüven ve özdenetim kazandırmanın yolu sürekli hatırlatmak değildir. Çünkü sürekli ne yapması gerektiği hatırlatılan çocuklar aslında sürekli “neyi yapamadıkları” hatırlatılan çocuklardır. Bu da özgüvenin zarar görmesi için yeterli bir yaklaşımdır. Bunun yerine sorumluluk vermek, çocuğa güveniliyor olduğu mesajını vermek, yerine getiremediği sorumluluklar hakkında konuşmak, onun duygularını dinlemek, yapması konusunda teşvik etmek, yapabildiği, başardığı, becerdiği işleri ön plana çıkarmak tercih edilmelidir. Eğer bir aile içinde yapılmayanlara odaklanmak bir alışkanlık halini almışsa yapılabilenleri fark etmek başlangıçta zor olacaktır. Ancak sorumluluk geliştirmenin tek yolu budur. Kuralın çocuğun yaşına uygun olarak tanıtılması, kurala uyması için teşvik edilmesi, kurala uyduğunda takdir edilmesi ve sorumluluk olarak birlikte belirlenen alanlarda çocuğun her türlü performansının övülmesi gerekmektedir. Kendi ihtiyaçları ve sorumlulukları ile ilgili bir türlü kendi kontrollerini kazanamayan çocuklara bakıldığında bu çocukların zaten sürekli olarak bir başkası tarafından kontrol ediliyor oldukları görülür. Bu durumda çocuklar zaten kendi kendilerini kontrol etmeye ihtiyaç duymazlar. Zaten bir şeyi unutmasına fırsat verilmemiştir. Bir sorumluluğunu unuttuğunda veya yerine getiremediğinde bunun sonucunu yaşamaya pek fırsat bulamamıştır. Örneğin sabah yataktan geç kalkan bir çocuğun okul servisini kaçırması durumunda anne-babası onu tam vaktinde okula yetiştiriyorsa çocuk geç kalkmasının yaratacağı olumsuz sonuçlarla karşı karşıya gelemeyecektir. Bu durumda her sabah geç kalkmasında da bir sakınca yoktur. Sanıldığının aksine burada anne-babanın sık sık uyarıyor olması ve anne-babasıyla yaşadığı çatışma bu sorumluluğu kazanmasında etkili olmamaktadır. En etkili yöntem davranışlarının sonucunu yaşamasıdır. Kuralların erken yaştan itibaren sistemli bir şekilde öğretilmesi durumunda zaten okul yaşlarında çok fazla sorun yaşanmayacak ya da yaşanan sorunlar ufak müdahalelerle çözülebilecek durumda olmaktadırlar.

Sonuç olarak, kuralların öğretilmesi için çocuğun büyümesini beklemek; çocuğun hem özgüven gelişimini hem sorumluluk gelişimini hem de özdenetim gelişimini olumsuz etkilemekte ve daha da önemlisi benlik algısı bundan zarar görmektedir. Anne-babaların neredeyse bebek sahibi olmaya karar verdikleri dönemden itibaren çocuk eğitimi, çocuk disiplini ve çocuk psikolojisi konusunda kendilerini eğitmeleri gerekmektedir. Çıkan her türlü sorunu ciddiye almak vaktinde müdahale etmek ve olası büyük problemleri önlemek açısından büyük önem taşımaktadır.

0 yorum:

Çocuğa Sınırları Nasıl Öğretilir?

Çocuğa Söz Geçirebilmek 


Bebekler, dış dünyayı tanıyıp keşfetmeye başladıkça değişik durumlara değişik tepkiler vermeyi öğrenirler. Annelerinin ses tonundan sevildiklerini hissederler; kendilerine gülündüğünde bunu fark edip  gülümserler. Evde huzursuzluk olduğunda ve sesler yükseldiğinde irkilirler ve huzursuz olurlar. Bebek, dili öğrenmeye başladığında sözel uyarıları da tanımaya ve ayırt etmeye başlar. 1 yaşlarındaki bir bebek “Al-ver-gel” gibi komutları anlar ve uygun tepkiler verebilir. Özellikle de eline verilen şey onun keyif alacağı bir materyal ise "Al" komutuna daha hızlı ve istekle tepki vererek uzatılan objeyi alır. Yani bebeğin istenen bir şeyi yapması için sonunda haz alacağı bir ödül olması gereklidir. Bu yolla, komuta uygun tepki vermeyi öğrenir. Bebeklerin, yetişkinlerin isteklerini gerçekleştirmeleri böyle bir öğrenme  oluyla olur. İsteneni yaptıklarında ödüllendirildiklerini fark ederlerse, isteneni daha fazla yapma eğiliminde olurlar. Öğrenmedeki bu temel eğilim, aslında yaşam boyu devam eden bir öğrenme prensibidir. Bize haz veren, sonunda hoş bir durumla karşılaşma olasılığımız olan eylemleri yapmaya daha istekli oluruz; hatta bu eylemi sık sık tekrarlamak isteriz. Çocukların da anne-babalarının sözlerini dinlemeleri küçük yaşlardan itibaren öğrenilmiş bir tutumdur. Eğer anne-baba, isteğini sunarken çocuğu motive edebiliyorsa ve bu isteğin yapılması sonucunda çocuk anne-babasını ne kadar memnun ettiğini görüyorsa bu isteği yerine getirmeye de hevesli olacaktır.

Tam tersi olarak anne-baba isteğini çocuğa sunarken bu isteği yapmaması durumunda nelerle karşılaşacağını tehdit biçiminde sunuyorsa, çocuklar söz dinlemeye pek de hevesli olmayacaklardır. Ödüllendirme, istenen davranış ve tutumların gelişmesi için cezalandırmadan çok daha etkili bir yöntemdir. Aynı öğrenme prensibi  "istenmeyen davranışların” öğrenilmesi için de geçerlidir. Yani çocuk isteklerini bazı hoşa gitmeyen davranışlarla (örneğin; ağlamak, tutturmak, kendini yere atmak vb) elde edebiliyorsa, bu davranışları tekrar eder. Çünkü isteklerini elde etmenin yolunun bu olduğunu öğrenmiştir.

Ayrıca çok talep eden, söylenenin tersini yapmaya eğilimli, negatif tutum içinde olan çocuklar genellikle anne-babaları tutarlı olamadığı için sınırları öğrenememiş çocuklardır. Söz dinlememek ya da “şımarıklık” diye nitelenen davranış özellikleri doğuştan getirilen değil tamamen öğrenilmiş özelliklerdir. Tabi burada çocuğun yaşı ve gelişim seviyesi ondan neler bekleyebileceğimiz ve ne
kadar sınır öğretebileceğimiz konusunda da belirleyicidir.

Sınırları Öğretmek

Bebekler yürümeye başlayıp kendilerine zarar verebilecek hareketliliğe sahip olduklarında davranışlarına engel getirilmesi zorunluluğu da doğar. İster istemez zarar verici durumlarla karşılaşma olasılığında bebek “Hayır” tepkisiyle karşılaşır. Bebekler gerçek anlamda ilk kez sınırla bu dönemde karşılaşırlar. Bu dönemden itibaren bebek, yapması ve yapmaması gerekenleri öğrenmeye başlar. Anne-babalar, çocuklarına küçük yaşlardan itibaren birlikte ve düzen içinde yaşamanın kurallarını öğretmelidirler. Çocuk, kendisi için neyin gerekli, neyin daha yararlı ve önemli olduğunu başlangıçta bilemez. Anne-babalar birtakım kurallar ve sınırlar koyarak çocuğu korumak ve kendisine zarar vermeden iyi alışkanlıklar geliştirerek, sosyal uyum için gerekli becerileri kazandırmak durumundadırlar. Çocuğun uyku, yemek, giyinme ve temizlik alışkanlıkları kazanması, ihtiyaçlarını geciktirebilmeyi, paylaşmayı öğrenmesi, bağımsız hareket edebilmesi hep anne-babanın yönlendirmesini ve çocuğa fırsat vermesini gerektirir. Çocuk kendisiyle ilgili giyinme ve yemek gibi özbakım becerilerini başka çocuklarla bir aradayken, sırasını beklemek ve kurallara uymak gibi sosyal becerileri ise önce evde anne-babasından öğrenir. Bu sınırları ve kuralları öğrenmeyen çocuk hem kendi becerilerini geliştiremez hem de yuva-okul gibi sosyal ortamlarda uyum problemleri yaşayabilir. Anne-babalar, bebeğin becerileri gelişmeye başladığından itibaren bu kuralları öğretmelidirler.

Önceden Belirlenmiş Kurallar

Evde kural koymanın öneminden bahsederken kuralların önceden belirlenmesinin gerekliliği de unutulmamalıdır. Çocuklar ne zaman nasıl davranmaları gerektiğini önceden bilmeye ihtiyaç duyarlar ve birden bire ortaya çıkan bir talebe cevap vermek konusunda çok istekli olmazlar. Bu durumda anne-babanın sözlerini dinletmek için biraz daha sert bir uyarıya ihtiyaçları olacaktır. Bu da çocuk ve anne-baba arasında başka problemlerin yaşanmasına sebep olabilir. Oysa zaten kural olan ve çocuğun bildiği bir şey hatırlatıldığında bu söyleneni çocuklar bir tehdit ve rahatsız edici bir şey olarak algılamayacakları için söylenene itaat edeceklerdir.

Kuralların Tutarsız Uygulanması

Çocukların kuralları öğrenmesini ve kurala uymalarını zorlaştıran başka bir durum da kuralların tutarsız bir şekilde uygulanmasıdır. Yapılması yasak olan bir şey başka bir gün kabul ediliyorsa çocukların bu kuralı kural olarak benimsemeleri zor olacaktır. Anne-baba böyle bir durumda çocuğun “söz dinlememesini” olağan karşılamalıdırlar. Çocuk daha önce benzer bir davranışının anne-babası tarafından kabul gördüğünü söyleyebilir ve bu yeni kurallara uymayı reddedebilir. Üstelik tutarsızlığı fark ettiği için anne-babasının başka konularda söylediklerine uymakta da problem çıkarabilir.

Zor Çocuklar

Bazı çocuklar doğuştan getirdikleri biyolojik mizaçları dolayısıyla biraz daha zor disipline olabilirler; aşırı hareketli çocuklar, dürtü kontrol problemi olan çocuklar, dikkat sorunları yaşayan çocuklar sınır öğrenmekte ve kurallara uymakta daha çok sorun yaşarlar ve dolayısıyla “şımarık ve söz dinlemez çocuk” damgasını daha kolay yiyebilirler. Oysa bu çocuklar da tıpkı diğer çocuklar gibi disipline edilebilirler ve sınır öğrenebilirler. Bu çocuklara da kendilerini kontrol etmeleri, kurallara uymaları öğretilebilir. Sadece daha kararlı olmak ve bazı ufak tefek disiplin problemlerini görmezden gelmek gerekmektedir. Çünkü aşırı hareketli bir çocuğu çok sakin ve “mum gibi” bir çocuğa dönüştürmek mümkün olmayacaktır. Bu çocuklara hareket imkanı vermek de önemlidir. Ancak bu hareketlilikleri içinde kurallara uymalarını sağlamak ve olumlu davranışlarını daha sık ödüllendirmek gerekmektedir.

Anne-Babalara Öneriler

* Bebekliğinden itibaren çocuklara sınırları ve kuralları öğretin; uyku, yemek, tuvalet, temizlik, özbakım gibi konularda bir düzen oluşturun.

* Çocuğunuzun her türlü ihtiyacını karşılayabileceği şekilde büyümesine özen gösterin. Becerileri geliştikçe her türlü ihtiyacını karşılayabilir hale gelecektir. Böylece kendi sorumlulukları konusunda fazla uyarmanız gerekmeyecek ve kurallara uyma problemi yaşama olasılığınız azalacaktır.

*  Kurallar önceden belirlenmelidir. Öncesinde konuşulmamış, beklenmedik istekler çocuklarda saygı uyandırır ve söyleneni yapmak istemeyebilirler. Bunun yerine önceden belirlenmiş kurallarla ilgili uyarı yapmak çocuklar üzerinde daha etkilidir.

*  Kurallar mümkün olduğunca açık ve net olmalıdır. Çocuğunuzdan nasıl davranmasını beklediğinizi belirtmek, çocuğunuzun uygun davranma olasılığını artıracaktır.

*  Kurallar tutarlı olmalıdır. Sizin tutarlı olduğunuzu gören çocuğunuz sizin sözünüzü dinlemeye daha istekli olacaktır.

*  İstediğiniz gibi davrandığında ve sözünüzü dinlediğinde onu ödüllendirin. Ödülün “Aferin, sözümü dinlediğin için seninle gurur duyuyorum vs.” gibi sözel ödül olması çocuğu daha fazla motive edecektir. Anne-babası tarafından kabul gördüğünü ve davranışının beğenildiğini gören her çocuk, aynı davranışı tekrarlamak isteyecektir.

*  Çocuğunuzla iyi iletişim kurmanız önemlidir. Çünkü ancak iyi iletişim kurduğunuzda çocuğunuz sizi dinlemeye ve istediğinizi yapmaya istekli olacaktır. Aksi halde “söz dinlememek” anne-babaya duyulan öfkenin bir ifadesi olarak ve anne-babaya tepki biçiminde ortaya çıkan bir sonuç olabilir.

ALIŞKANLIKLARI KÜÇÜK YAŞTA KAZANDIRIN

Günlük ihtiyaçları bir düzen içinde karşılanan ve ne zaman nasıl davranması gerektiği öğretilen çocuklar, küçük yaşlardan itibaren günlük düzenle ilgili kendilerine yapılan uyarılara olumlu tepki verirler. Çünkü bu, alıştıkları hatta ihtiyaç duydukları bir durumdur. Bu nedenle anne-babanın uyarması çocuğu rahatsız etmez ve isteneni keyifle yapar. Ancak küçük yaştan itibaren düzen öğretilmemiş, kendi başına hareket etmesine izin verilmemiş ve bu nedenle becerileri gelişememiş bir çocuğun biraz daha büyüdüğünde birden bire kendi sorumlulukları yerine getirmesi beklenemez. Bu noktada anne-babaların çocuklara sorumluluklarını hatırlatmaları pek bir işe yaramaz ve söz dinletmeleri daha zor olmaya başlar. Alışkanlıklar küçük yaşlarda kazanılmadığında sonradan sık uyarılarla öğrenilmeleri mümkün olmaz. Sözünü dinletememekten şikayetçi olan anne-babalar genellikle küçük yaşlarda bu düzeni oluşturamamış anne-babalardır.

Ödüllendirme, istenen davranış ve tutumların gelişmesi için cezalandırmadan çok daha etkili bir yöntemdir.Çocuğunuza karşı koyduğunuz kurallar tutarlı olmalıdır. Sizin tutarlı olduğunuzu gören çocuğunuz sizin sözünüzü dinlemeye daha istekli olacaktır. Sınırları ve kuralları öğrenmeyen çocuk, hem kendi becerilerini geliştiremez hem de yuva-okul gibi sosyal ortamlarda uyum problemleri yaşayabilir.

0 yorum:

Normal Hareketlilik ve Hiperaktivite Farkı

Yaşa ait normal hareketlilik ile hiperaktivite sık sık birbirine karıştırılmaktadır. Yeni yürümeye
başlayan bebekler çevreyi keşfetmek konusunda çok fazla merak ve istek duyarlar ve bu da onların sürekli hareket halinde olmaları sonucunu doğurur. İki yaşına kadar da genellikle bu böyle sürer. Bu normal hareketliliğe rağmen bu yaşlardaki bebeklerin de yaşlarına uygun bazı aktivitelerde dikkatlerini belli bir süre yoğunlaştırabilmeleri ve önlerindeki aktiviteye ilgi göstermeleri beklenir. Genellikle bebekler kendiliklerinden oturup bu tür aktivitelerle ilgilenmezler. Bir yetişkinin kontrolüne ve yönlendirmesine ihtiyaç duyarlar. Önüne, yaşına uygun oyuncaklar konan ve iyi yönlendirilen bebekler bu oyunlara karşılık verirler.

Bebeklerin uyku, yemek, sağlık problemleri yoksa ev bebek için huzurlu bir ortamsa, yeterli ilgi ve sevgiyi görebiliyorlarsa keyifli oldukları zamanlarda bu tür oyunlara katılıp zevk almaları beklenir. Ancak 2 yaşından itibaren yetişkin desteğiyle bile hiç oturtulamayan hiçbir oyun materyali ile ilgilenmeyen bebeklerin dikkatle takip edilmesinde fayda vardır. Bu durum bebeğin hiperaktif olduğu anlamına gelmeyebilir ancak en azından olma olasılığı düşünülebilir. Hiperaktivite olasılığının varlığı en iyi 3 yaşına gelip yuvaya başladığında anlaşılabilir. Çünkü sosyal bir ortam içinde uygun oyun malzemesine, kurala ve düzene rağmen çocuk aşırı hareketli görünüyorsa yuvadaki uzmanlar yardımıyla yuva ortamında da takip edilip davranışlarının değişik durumlarda ve ortamlarda nasıl değiştiği gözlenmelidir.

Uzun süreli gözlemlerin sonunda yaşıtlarına göre anlamlı farklılık gösteren çocuklar evde de benzer davranışlar içindeyseler okul dönemine kadar takip edilirler. Daha küçük yaşlarda da hiperaktivite tanısı konulmakla beraber bu tanı için en uygun yaş çocuğun ilkokula başladığı yaştır. Yine de daha küçük yaşlarda hem anne-babanın hem de yuva öğretmenin böyle bir şüphesi varsa dikkatli olunması, çocuğun takip edilmesi ve dikkatini yoğunlaştırabileceği oyun alternatiflerinin yaratılması gerekmektedir. Çocuklardaki hareketlilik  sadece hiperaktivitenin değil çocukluk çağına ait bir çok ruhsal ve davranışsal sorunun habercisi olabilir. Bu nedenle anne-babaların ve öğretmenlerin çocukları dikkatle takip etmeleri gerekmektedir.

0 yorum: