Üvey Annelik/Babalık

Anne-babası ayrılan ve boşanan her çocuk, annesinin ve babasının bir başkası ile evlenmesi endişesi taşır. Aynı şekilde bir ebeveynini kaybeden çocuklar da bu endişeyi taşırlar. Doğal olarak her çocuk annesi ve babası hayatta ise, onları bir araya getirme çabasındadır ve gerçek olmayacağını bilse bile bunun fantezisi ile yaşar. Çocuklar için annenin veya babanın yeni duygusal ilişkilerini kabullenmek bu nedenle de çok zordur. Bazen “evlenmemeleri kaydı ile” bu ilişkiyi kabul ettiklerini dile getirirler. Çünkü evlenmeleri demek anne-babalarının bir araya gelmelerinin daha da zorlaşması demektir. Bazen başkaları ile evlenmelerine hatta başka çocukları olmasına rağmen, anne ve babalarının yeniden bir araya gelmesi beklentisi içinde olabilirler. Bu nedenle üvey anne ve üvey baba ile kurulan ilişkinin şeklinde bu beklenti çok belirleyici olmaktadır. Çocuklar hem annelerini hem de babalarını görmek, her ikisinin de mutlu ve huzurlu olduğunu bilmek isterler. Ancak boşanma durumunda bu denge genellikle bozulur. Çocuk bir ebeveyninin yanında kalır ve diğerini daha sınırlı zamanlar içinde görür. Bu da çocuğun giden ebeveyn tarafından terk edilmiş gibi hissetmesine, yanında kalan ebeveyni de kaybetme korkuları yaşamasına neden olabilir. Böyle bir durumda gidenin yerine gelen üvey anne ya da baba, çocuğun tüm endişelerinin, ebeveynini kaybetme korkularının ve her iki ebeveyne olan kızgınlıkların hedefi olabilir. Çocuğun anne ve babasının birbirlerini suçlayıcı tavırları ve çocuğu bir taraf tutmaya yönlendiren tutumları da çocukların endişelerinin artmasına neden olur. Çocuk onların ayrılıklarının yarattığı üzüntü ve yoksunluk duygusu ile baş etmeye çalışırken bir yandan da iki taraf arasındaki kaotik ilişki içinde hırpalanır. Bunun sonucunda annenin ya da babanın yerine geçen “yeni ebeveyn” ile sağlıklı bir ilişki içinde olması zorlaşır. İster istemez annesinden veya babasından –veya bazen her ikisinden de- duyduğu karşı tarafı yargılayıcı ve suçlayıcı sözler çocuğun her iki tarafı da savunma çabası içine girmesine neden olabilir. Bu da kendi duyguları ile anne-babasının duygularının çok iç içe geçmesine ve gerçek duygularını fark edemeyerek birçok iç çatışma yaşamasına neden olabilir. Böyle bir durumda da üvey anne veya babayı suçlayarak, sorunun nedeni olarak onları görme eğiliminde olabilir. Bu bakış ise onlarla da kızgın bir ilişki içinde olması sonucunu doğuracaktır.

Anne ve babanın boşanma sonrasında birbirleriyle iyi bir ilişki içinde olması durumunda ise çocuklar üvey anne ve babayı daha kolay kabullenebilmekte ve bu durumu daha az travmatik olarak yaşamaktadırlar. Ancak anne ve baba birbirleriyle olan sorunları çocuğa aktarmadan halledip bu şekilde ikinci bir evlilik yapabilmişlerse çocuklar bu süreci çok daha az hasarla atlatabilmektedirler. Çünkü her çocuk annesini ve babasını huzurlu görmek ister. Huzurlu ve durumundan memnun bir ebeveyn ayrılık durumunda çocuğa güven verir. Bu nedenle de bu duygu ile ikinci bir evlilik yapan ebeveynin yeni eşi de çocuk tarafından daha kolay kabullenilir.

Üvey anne/üvey baba olmak oldukça zor bir roldür. Hem toplumsal olarak herkesin gözünün
üzerinde olduğunu bilmek, hem birden bire sahip olunmuş annelik/babalık rolü, başlangıçta
korkutucu ve zorlayıcı olabilir. Doğal anne/babalık, hamilelik sürecinden itibaren bir hazırlık
aşamasından sonra kazanılan bir roldür. Bebeğin büyütülmesi sırasında da ilişki her geçen gün gelişir. Çocuk anne ve babaya; anne ve baba da çocuğa doğal seyrinde alışır. Ancak üvey anne-baba olunduğunda hem ilk evliliğin getirdiği psikolojik yük hem de birden bire bire çocuğun annesi ve babası olmaya çalışmanın getirdiği psikolojik yük üst üste gelir. Öz anne-baba ile rekabet etme zorunluluğuna, boşanma nedeniyle örselenmiş bir çocuğa annelik/babalık etme zorunluluğu eklenir. Diğer yandan bir çocuk o ilişki içinde eşin eski eşiyle ilişkisinin devamının da bir temsilidir. Çocuk nedeniyle eski eş ile temasta olunması gerçeği de kızgınlık yaratabilir. Bu kızgınlık bazen ister istemez çocuk ile olan ilişkiye de yansıyabilir.

Bazen de birdenbire bir çocuğa anne ya da baba olmak çok keyif veren bir gelişme olarak algılanmaktadır. Özellikle çocuk, bebek yaşta ise onunla ilişki kurmak daha kolay olmakta bu da o ilişkiden keyif alma ve anne/baba gibi hissetme olasılığını artırmaktadır. Özellikle, giden ebeveyn çocuğu ile yeterince iyi ve yakın bir ilişki içinde değilse üvey anne/baba bu boşluğu doldurmaya aday biri olarak görülebilir ve çocuk iyi bir ilişki içinde olduğunu fark ettikçe yeni gelen kişiye daha fazla bağlanabilir. Sonuçta bu ilişki şekli hem çocuğun ihtiyacını karşıladığı hem de üvey anne/babayı iyi hissettirdiğinden iki taraf için de tatmin edici olmaktadır.

Anne veya babanın kaybının ardından ebeveynin evlenmesi çocuklar için çok daha travmatik olabilmektedir. Özellikle çocuk, kaybın yasını tam olarak yaşayamamışsa ve bu yas sürecini tamamlayamamışsa yaşam boyu sürebilecek sıkıntılara neden olabilir. Böyle bir durumda üvey anne/babayı kabullenmek ve içselleştirmek çok daha zor olmakta; çocuğun psikolojik gelişimiyle ilgili problemler oluşabilmektedir. Böyle bir durumda çocuğun içinde bulunduğu psikolojik durum değerlendirilmeden ikinci bir evliliğe karar vermemek ve çocuğun buna hazır hale gelmesini beklemek en uygun yaklaşım olacaktır. Aksi halde hem üvey anne-baba için çok zorlayıcı bir süreç olabilir hem de çocuğun annesine/babasına ve üvey annesine/babasına kızgınlığı kendi baş edebileceği düzeyin çok üzerinde seyredebilir.

Çocuğu Hazırlamak

Annenin veya babanın bir başkasıyla evleneceği fikrine alıştırılması son derece önemlidir. Çocuklar her tür değişikliğe uyumda belli bir süreye ihtiyaç duyarlar. Burada çocuğun yaşı, cinsiyeti, psikolojik yapısı ve birlikte kaldığı ya da giden ebeveynin özellikleri elbette çok belirleyicidir. Ama her durumda çocuğun adım adım bu değişikliğe hazırlanması gereklidir. Öncelikle evlenme konusuna gelinmeden bu kişi ile tanıştırılması, onunla ilişki kurmasına fırsat yaratılması ve evlilik konusunun da zamana yayılması gerekmektedir. Bu değişikliğin onun hem annesini hem babasını görmesine bir engel oluşturmadığının ve onun annesi/babası olma gerçeğini değiştirmeyeceği konusunun altının çizilmesi son derece önemlidir.

Çocuk, kendisi istemediği ve tercih etmediği sürece üvey anne ve babaya “anne” ya da “baba” demeye zorlanmamalıdır. Çünkü onun öz annesi ve babası vardır ve her durumda olmaya devam edecektir. (ölmüş olsa bile) Çocuklar hayatlarında olan değişiklikler sonrasında neyle karşılaşacaklarını bilmek isterler. Bu nedenle başka biri ile evlenmeniz durumunda onun nasıl bir hayatı olacağını, annesini/babasını ne zaman, nasıl ve ne sıklıkta görebileceğini, bu kişi ile ilişkisinde nasıl bir tutum içinde olmasını beklediğinizi net bir biçimde ifade etmelisiniz. Ayrıca onu hiçbir şeye zorlamamalı, bu duruma hemen uyum sağlamasını beklememeli, böyle bir durumda en mağdur olan kişinin çocuğunuz olduğunu unutmamalısınız. Üvey anne/baba olarak sizin samimiyetinize inanmak için zamana ihtiyacı olduğunu hatırlamalı, bu durumun çocuk için kabullenilmesi ve yaşanması çok zor bir durum olduğunu aklınızdan çıkarmamalısınız.

Onunla kurduğunuz, içten, sıcak ve gerçek sevgiye dayalı ilişki hemen olmasa da bir süre sonra çocuk tarafından fark edilecektir. Bu seviyeye gelene kadar tavrınızı değiştirmemeli, sizin tutumunuzun gerçekliğini test etmeye devam edeceği gerçeğini aklınızdan çıkarmayarak, aynı tavrınızı sürdürmelisiniz. Sizin tavrınızdaki tutarsızlıklar çocukların sizi kabullenmesini zorlaştıracaktır. Bu nedenle çocuğun size olan kızgın, agresif ve zaman zaman pasif agresif tutumlarına kızgınlıkla karşılık vermek yerine tüm bunların çocuğun korkuları ve kaygılarıyla ilgili olduğunu düşünerek anlayışlı davranmaya devam etmelisiniz. Üvey anne/babaların en sık yaptıkları hata çocuğun gerçek anne/babasıymış gibi davranma çabası, dolayısıyla çocuğun da onlara gerçek anne/babasıymış gibi davranması beklentisi olmaktadır. Ancak bu tamamen yanlış bir tutum ve yanlış bir beklentidir. Ne kadar iyi ilişki içinde olursanız olun ve çocuk öz annesiyle/babasıyla ne kadar kötü bir ilişki içinde olursa olsun, siz onların yerini tam olarak dolduramazsınız. Hatta bazen onlardan daha “iyi” olmanız da çocuğu kızdırabilir. Çocuğun kendi öz anne/babasının yetersiz olduğunu fark ettiren rolde olmanız, çocuğun kendi öz anne/babasına olan kızgınlığı size yansıtmasına neden olabilir. Sadece iyi ilişki içinde olmaya çalışmak yeterli olacaktır. Asılların yerini almaya çalışmak yerine onları yedeklemeye çalışmak, bu yolla çocuğun zorlanmasını en aza indirmek hedef olmalıdır.

Özetle üvey anne/babalık rolü son derece zor ama bir o kadar da önemli bir roldür. Çünkü üvey anne/babanın çocukla kuracağı ilişkinin kalitesi, çocuğun kişilik gelişimi açısından bazen kendi öz anne/babası ile kuracağı ilişkiden bile daha önemli olmaktadır. Kendi öz anne/babası ile olan ilişkideki zorlanmaların yarattığı boşluğu, üvey anne/babanın telafi edebilmesi, bu yolla çocuğun daha sağlıklı bir özdeşim modeline sahip olabilmesi mümkün olabilmektedir.

0 yorum: