Ergenlikte Özgüven

Özgüvenin Gelişimi

Çocuklarda özgüvenin oluşumu bebeklik döneminden itibaren başlar. Bebeklik çağından itibaren öncelikle sevgi, şefkat ve ilgi gören, ihtiyaçları yeterince karşılanan, koşulsuz sevildiklerini ve koşulsuz kabul ve destek gördüklerini hisseden çocuklar kendilerine güvenirler ve yaşamda karşılaştıkları güçlüklerin üstesinden gelmek konusunda daha etkili olabilirler. Çocuklar gelişen her yeni becerilerini kullanmak isterler. Denedikleri ve başardıkları her becerinin ardından kendilerine güven duyarlar ve denemeleri konusunda çevrelerinden gördükleri destek onları yeniden denemek konusunda motive eder. Öğrenme isteğinin temelinde de bu yatar. Çocuğun öğrenmeye istek duyabilmesi için öncelikle gelişen becerilerini kullanma alanı bulması gereklidir. Anne-babalar çocuklarına yemek yemeleri, giyinmeleri gibi konularda fazla yardımda bulunduklarında onlara “yardımsız bir şey yapamazsın” mesajı verirler ve bu tavır da genellikle çocukların özgüvenlerini etkiler. Her konuda destek almaya, yardım görmeye alışmış, daima ne yapması gerektiği söylenmiş ve kendi kendine yeterince iyi yapamayacağı vurgulanmış bir çocuğun ve gencin öğrenme ve deneme isteği de kırılacaktır. Sürekli denetlenen ve yaptığı hatalar gösterilen çocuklar mükemmeliyetçi olmaya başlarlar ve kendilerini yetişkinlerle karşılaştırarak sürekli yetersizlik duygusu hissederler. Bu da hata yapmak korkusuyla yeni bir şey denemekten çekinmeye dönüşebilir. Böyle bir durumda çocukları ve gençleri zorlamak yerine yata yapmanın doğal olduğunu, ancak denemek yoluyla daha iyiyi başarabileceklerini vurgulamak gerekmektedir. Öğrenme isteğinin artması çocuğun başarabildiğini görmesiyle mümkün olabilir. Bu nedenle çocuğun öğrenebilme ve yapabilme potansiyeli göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuklar genellikle yapamama ve başarısız olma kaygısıyla birçok şeyi denemekten kaçınırlar. “Bunda yapamayacak ne var?” demek yerine “istersen bir deneyelim, ne kadarını yapabildiğini görelim!” demek daha etkili olacaktır. Öğrenme deneyimlerinde çocuklara yetersiz oldukları, beceremedikleri yönleri ve hataları yerine yapabildiklerini göstermek daha motive edici olacaktır.

Anne-Baba Tavrının Önemi

Çocuklar büyüdükçe becerilerinin gelişimiyle ve sosyalleşmeleriyle birlikte kendilerinin ve birey olduklarının da farkına varmaya başlarlar. Yetenekleri konusunda desteklenen bireyselliği önemsenen, bağımsızlaşmasına fırsat verilen, önemli ve değerli olduğu hissettirilen her çocuk özgüven geliştirebilir. Bazen anne-babaların sevgi, ilgi ve kontrol kaygısı çocuğun kendini ortaya koyamamasına, yeteneklerini geliştirmeye fırsat bulamamasına, kendini ifade edememesine ve yetersiz hissetmesine neden olabilmekte ve özgüven gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir. Tam tersi olarak ihmal edilen, hor görülen, aşağılanan, utandırılan, eleştirilen ve kendisinden yapabileceğinin çok üzerinde performans ve başarı beklenen çocukların da özgüveninin gelişemediği ve hep bir yetişkinin onayına, desteğine ve kontrolüne bağımlı kaldığı bilinmektedir. Kendini ortaya koyma, becerilerini geliştirme konusunda girişken olma, karar alabilme, aldığı kararları uygulama cesaretini kazanma gibi konular ancak özgüvenin varlığıyla gerçekleşebilir. Ve hem akademik yaşantının hem de sağlıklı ve uzun süreli sosyal, duygusal ilişkiler kurabilmenin ön koşuludur. Bu nedenle çocuğun özgüveninin oluşması büyük ölçüde anne-baba tavrı ile ilgilidir.

Ergenlik Döneminin Temel Özellikleri ve Özgüven Sorunu

Ergenlik insanda bedence, boyca büyümenin, hormonal, cinsel, sosyal, duygusal, kişisel ve zihinsel değişme ve gelişmelerin olduğu buluğ ile başlayan ve bedence büyümenin sona ermesi ile sonlandığı düşünülen özel bir evredir. Bu dönem bir nevi yetişkinlik provasıdır. Bu nedenle de özellikle sosyal ilişkiler çok önem kazanır. Ancak bu dönemin en önemli karakteristiklerinden biri de çabuk kurulan ama bir yandan da çabuk bozulan ilişkilerdir. Çevreden kolay etkilenme, toplumda sivrilme isteği, rol sahibi olma ve saygınlık kazanma çabası çok belirgindir. Arkadaşlık, arkadaşların ergenin kendisi hakkındaki düşünceleri çok önemlidir. Ait olmanın önemi çok artmıştır. Bu nedenle dahil olduğu gruplara ait olan yazısız kurallara uyulur. Ergenlik döneminde benlik duygusunun kazanılma çabası çok belirgindir. Bu dönemde ergen toplumdaki rolünün, statüsünün ne olduğuyla ve ne olacağıyla yoğun bir şekilde ilgilenmeye başlar. Başkalarından aldığı geri bildirimle benlik yapılanmasını etkiler. Bu benlik yapılanması sırasında toplum içinde kendisine model olabilecek kişilerle özdeşleşir. Hem kendi görüşlerine beğenilerine uygun kişileri model alır hem de akran gruplarıyla etkileşim içine girmeye başlar. Bu özdeşleşme ihtiyacı genci aile dışında yeni arayışlara sürükler. Arkadaşların ve toplumun söyledikleri çeliştiğinde çatışma yaşanır. Birey olarak görülme ihtiyacı ve özgürlüğünü hissetme ihtiyacı belirginleşir. Ergenin bu dönemde çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurması benlik gelişiminde oldukça belirleyicidir. Özellikle de akranları tarafından kabul görmek, onaylanmak önemli bir ihtiyaç olur. Bu dönemde bazı sosyal uyumsuzluklara hatta bazı davranış bozukluklarına da rastlanabilir. Anlaşılmak ve çevresi ile iyi bir iletişim içinde olmak bu dönemdeki sorunların en aza inmesini sağlamaktadır. Ancak bunun tersi olarak gencin içinde yaşadığı toplumun, okulun, ailenin empatiden uzak, baskıcı yaklaşımı gencin hem psikolojik hem de davranışsal sorunlarının zeminini oluşturur. Anlaşılmamış ve yalnız hissetmek güven kaybını, içe kapanmayı ve bir çok depresif özelliği beraberinde getirir. Bazen bu süreç genci intihara kadar sürükleyebilir. Bu yalnızlık ve çökkünlük hissi bir çok uç gruplara dahil olma isteğini, suça eğilimi de beraberinde getirebilir. Ergenlikte duygular da farklı ve değişkendir. Kaygı artar, duyguların tümünde yoğunlaşmalar, duygu istikrarsızlıkları, çabuk demoralize olma, karamsarlık, zor memnuniyet, sıkıntı bu dönemdeki duyguların karakteristikleridir. Ayrıca aşırı hayal kurma isteği, yalnız olma isteği, zaman zaman sosyal ilişkilerden çekinme, (çekingenlik şeklinde de ortaya çıkabilir) koşulsuz kabul ihtiyacı, tedirginlik, huzursuzluk, dalgınlık, çabuk heyecanlanma bu tabloya eşlik eden durumlardır. Bu dönemin doğal yapısı gereği, aileye bağımlılık azalır. Dolayısıyla sınırdan hoşlanmama, eleştiriyi kabul etmeme, kurallardan şikayetçi olma, boş vermişlik ve anne-babanın beğenileriyle alay etme görülebilir. Aileyle sık sık fikir bazında çatışmalar olabilir. Otoriteye direnme ve toplumsal zıtlaşma eğilimleri nedeniyle okulda, evde ve başka sosyal çevrelerde sorunlar yaşanabilir.

Ergen Anne-Babası Olmak

Ergenlik döneminde çocukları olan anne-babaların öncelikle bu dönem boyunca sabırlı olmaları, değişime açık ve istekli olmaları önemlidir. Çünkü bu dönem belki de bugüne dek uyguladıkları disiplinin eksik yönlerini, hatalarını fark edecekleri ve telafi etmek için belki de son şanslarının olduğu bir dönemdir. Öncesinde yapılan hatalarla bu dönemde bazen oldukça sert bir şekilde yüzleşilebilir. İletişimdeki sorunları fark etmek ve uygun çözüm yolları aramak, gerekirse bir profesyonel yardım aramak bu dönemde çok önemlidir. Gencin bu dönemdeki tepkileri tamamen kendi içinde bulunduğu değişim süreciyle ilgili olabilir. Bu tepkilerin tümünü kişiselleştirmemek önemlidir. Bu sorunların geçici olabileceğini düşünüp kararlı ve dengeli davranabilmek gerekmektedir. Zaman zaman çatışmalar yaşanmasından korkmamak gerekir. Çünkü çatışma da bir iletişimdir. Önemli olan çatışmaları uygun ve karşılıklı çıkarları koruyacak şekilde çözümleyebilmektir. Gençlerin duygularını rahatça ifade edebilmelerini desteklemek, buna fırsat vermek çok önemlidir. Onları dinlerken, yargılamamak, fazla öğüt verici olmamak, bireysel özelliklerinden ötürü eleştirmemek, suçlayıcı olmamak önemlidir. Genç sorunlar yaşanabileceğini ama bu sorunların, gerek çatışma ile gerek daha sakin bir şekilde anne-babasıyla çözülebileceği inancını geliştirebilmelidir. Yani birlikte sorun çözmeyi öğrenmelidir. Disiplin bu yaşlarda da çok önemlidir. Çünkü bir arada huzurlu yaşamanın şartı disiplindir. Gençlerin bireyselliklerine özen gösterirken, onların seçme özgürlüklerine saygı gösterirken, bir yandan da yönetimin anne-babada olduğunun bilinmesi önemlidir. Her iki tavrın dengesi gencin özgüvenini belirleyecektir. Bu sonsuz özgürlük isteğinin arkasında bir yandan da bir kontrol edilme arzusu vardır. Çok büyük değişiklikler yaşandığı için aslında genç kendini tam olarak kontrol edemediğinin farkındadır ve bu da güven sorunu yaşamasına neden olur. Bu aşamada anne-babanın sınırsız özgürlük yerine, onun arkasında, belli bir mesafede; koruyucu, kural koyucu olarak durması aslında bir yandan da gence güven verir.

Bireyselliğin desteklenmesi de elbette çok önemlidir. Sorumluluk vermek, desteklemek önemli kavramlardır. Onun yerine düşünmemek, onun yerine sorumluluk almamak bireyselliğin desteklenmesinde çok önemlidir. Gencin dengesizlikleri ve duygusal gel-gitleri sırasında ona iyi model olmak çok etkilidir. Sizin de ona ondan beklediğiniz gibi saygılı olmanız, tutarlı olmanız, açık ve kabul edici olmanız, bunları ondan sözel olarak istemenizden daha etkili olacaktır. Koşulsuz sevgi ve koşulsuz kabul bu dönemde belki de en önemli destektir. Genç birçok konuda dengesizliğinin farkındadır ve buna rağmen anne-babanın sevgisini ve ilgisini hissedebilmek onu rahatlatır ve başka arayışlara sürüklenmesine engel olur. Ortaya çıkan sorunları konuşmaya zaman ayırmaya özen gösterilmelidir. Çünkü ertelenen problemler iyice çözümsüz bir hal alabilir ve ne olduğunu anlamadan çocuğunuzu ve kendinizi kocaman ve çözülemez bir sorunun içinde bulabilirsiniz. Onun için koyduğunuz kuralları mümkün olduğunca birlikte belirlemeniz gerekmektedir. Çünkü kendisinin kabul ettiği kurallara uyma olasılığı da artacaktır. Bu ihtiyaçların gencin ihtiyacına göre güncellenmesi de önemlidir. Buradaki yaptırımların ve kısıtlamaların adil olması, tek tarafın çıkar ve isteğine göre belirlenmemiş olması önemlidir. Bu dönemdeki en büyük problemler dengesiz, huzursuz aile ortamlarından kaynaklanmaktadır. Aile içinde sorunlar yaşandığında genç ihtiyaç duyduğu tutarlılık ve güven ortamını bulamamakta ve kendi dengesizliği içinde kaybolmaktadır. Böyle bir aile ortamı gencin de dengesizliğinin, kararsızlığının, güvensizliğinin artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle anne-babaların bu dönemde çocukları için huzurlu ve dengeli bir aile ortamı yaratmaya çaba göstermeleri gerekmektedir.

Uzman Yardımı

Kişiliklerinin gelişim sürecinde olan ergenler, dışarıdan gelen yorumlara karşı çok hassastırlar. Ayna karşısında, başkalarından gelecek yorumları düşünerek saatlerini geçirebilirler. Eleştirilmek, yanlış ya da gülünç bulunmak konusunda çok kırılgandırlar. Bu yüzden kendilerine dışarıdan bakma ve beğenmeme eğiliminde olabilirler. Çocuklukta bazı temel sosyal becerileri edinememiş ergenler için bu durum çok zorlayıcı olabilir. Gülünç bulunmamak, reddedilmemek için topluluk içinde konuşmaktan, başkalarının dikkatini çekecek şeyler yapmaktan kaçınırlar. Bu durum onları iyice pasifize ederek, sosyalleşmelerine ve bu tip beceriler kazanmalarına sekte vurur. Arkadaş edinmekte, yeni insanlarla tanışmakta zorlanırlar. Eğer ergen bu konularda zorluk yaşıyorsa ve bu zorluk nedeni ile özdeğerini küçümseyip, akademik ve sosyal alanlarda başarısız hissediyorsa, bir uzmana yönlendirmek faydalı olacaktır. Çünkü ergenlik döneminde gözden kaçan bu tip problemler, yetişkinlikte daha ciddi boyutlu psikolojik problemlere yol açabilir.

Ergenlik dönemindeki her genç zaman zaman özgüven sorunları yaşayabilir. Bu dönemin temel özelliklerinden olan, yetersizlik hissi, duygusal git-geller, depresif özellikler, kendinden memnuniyetsizlik gibi bir çok özellik gençlerin zaman zaman zorlanmasına, uyumlarının bozulmasına, kendilerine ve topluma yabancılaşmalarına, intihar düşüncelerinin gelişmesine, kendisine zarar verici davranışların ortaya çıkmasına, benlik algılarının zarar görmesine neden olabilir. Bu sıkıntıları yaşayan genç kuralları tümden reddetme eğiliminde olabilir; madde/alkol kullanımına yönelebilir; sosyal yaşamı tüm bu değişimlerden ciddi şekilde etkilenebilir. Tüm bu özellikler gencin ve ailenin profesyonel bir yardım almasını gerektirecek niteliktedirler. Ergenlik döneminin en önemli riskinin depresyon ve buna bağlı intihar riski olduğu unutulmamalıdır. Özgüven kaybı ve buna bağlı diğer sorunların varlığı her zaman dikkatli bir takibi gerektirir.

0 yorum: