Çocuklara Kaybetmeyi Öğretmek


Çocuklar 2 yaş civarında yoğun bir şekilde karşılıklı oyunlar oynamayı tercih etmeye başlarlar. Çünkü yaşları gereği etraflarındaki gerek çocuk gerek yetişkin kişilerle etkileşim halinde olmaktan ve onlardan geri bildirim almaktan çok hoşlanırlar. Bu aşama çocuk gelişiminde sosyalleşmenin de en önemli aşamalarından biridir. 2 – 3 yaş arası dönemde özellikle yaşıtlarıyla ve kendilerinden biraz büyük çocuklarla ilişkide olmayı çok tercih ederler ve ilk kez aileleri içinde sürekli ilgi odağı olmaktan çıkarak tek olmadıklarını özellikle oyun oynarken her istediklerinin istedikleri şekilde olamayacağını fark etmeye başlarlar. Bu dönemde çocukların kendi yaşıtlarıyla düzenli olarak bir araya getirilmeleri bu açıdan çok önemlidir.

Çocukların henüz benmerkezcilik özelliklerinin ettiği bu dönemde sosyalleşmelerinin sağlanması ve eş zamanlı olarak yavaş yavaş her taleplerinin hızla karşılanamayacağının öğretilmesi güven ve kişilik gelişimi açısından da son derece önemli. Yine 3 yaştan itibaren de çocukların mutlaka okul öncesi eğitim kurumlarına gönderilmesi gerekir. Çünkü 3 yaş dönemi çocukların artık “ben” olmaktan çıkıp “biz” olmayı öğrenmeleri için önemli bir gelişim dönemidir. Bir grubun parçası olarak beklemeyi, ihtiyaçlarını ertelemeyi, oyunu, oyuncağı, ilgiyi ve sevgiyi paylaşmayı en kolay öğreneceği ortam okul ortamıdır. Eş zamanlı olarak evde, aile bireyleri arasında da benzer bir tutum içinde olmak gerekir. Çocuğun üzülmemesi ve olumsuz tepki vermemesi için birçok ailede çocukların talepleri sınırsızca karşılanır. Böylece çocuğun rahat edeceği ve mutlu olacağı düşünülür. Bir süre sonra çocuk bunun böyle yaşanmadığı, bir şekilde ihtiyacının ve isteğinin olmayacağını ya da erteleneceğini hissettiği her ortamda huzursuzlanmaya başlar. Uyum ve davranış sorunları oluşmaya başlar. Yine bu evrede çocuk kendini iyi hissetsin diye oyunlarda çocuğun avantajlı olmasına çaba göstermek, bir şekilde hep çocuğun kazanacağı oyunlar oynamak çocukların gelişimlerinin bu aşamasında takılmalarına ve belki de yaşam boyu sürecek sıkıntılar yaşamalarına neden olmaktadır.

Elbette çocukların gücü her şeye yetmez ve onları sürekli yetersiz hissettirecek oyun ortamları oluşturmak da yanlış olur. Ancak çocuğun kendi yaşına uygun oyunlarda zaman zaman yenilmesi ve geride kalması, zaman zaman da yenmesi ve öne geçmesi son derece doğaldır. Diğer yandan yenilmek, kaybetmek ve bunun sonucunda ortaya çıkan üzüntü ve yetersizlik gibi duygularla baş etmeyi öğrenmek için bu erken yaşlar çok önemlidir. Olumsuz duygularla baş etmek deneyimini böyle erken yaşlarda öğrenen çocuklar ilkokul çağlarından itibaren sosyal ilişkilerinde daha başarılı olmakta, arkadaş ilişkilerinde yaşadıkları sorunları çözmek konusunda daha yeterli olmakta sonuç itibarı ile daha güçlü, daha mutlu ve arkadaşları tarafından daha çok tercih edilen çocuklar olmaktadırlar. Birçok anne-baba çocuğunun tüm oyunları kazanmasının onu güçlü hissettireceğini düşünürler ve bu nedenle de her oyunda çocuğun kazanmasını sağlayarak büyük bir gayret içine girerler. Çocuklar büyüdükçe bunun gerçekte mümkün olmayacağını fark etmeye başladıkları için anne babalarının onlar için oluşturduğu bu “yalandan” başarı ortamı onlarda daha fazla yetersizlik duyguları oluşturmaktadır.

Birçok çocuk kendi güçleriyle bir şey elde etmelerinin zaten mümkün olmadığını bu nedenle anne babasının ona bilerek yenildiğini düşünmekte ve bu nedenle de kendi yaşıtlarıyla ya da bu hassasiyeti gösteremeyecek diğer yetişkinlerle yarış oyunları oynamaktan kaçınmaktadır. Bu da çocuklar için oldukça zorlayıcı bir durumdur. Zaman içinde ciddi özgüven sorunlarına neden olan bu algının değiştirilmesinde anne babanın tavrı çok önemlidir. Özellikle de anne baba yenilgi ve kaybetme durumunda çocuğa iyi model olmalıdır. Yenenin de yenilenin de asıl çabasının ve azminin takdir edilmesi vurgulanmalıdır. Sonuçtan çok sürecin önemli olduğu vurgulanmalıdır. Çünkü yaşamdaki birçok çabanın sonunda neyin elde edileceği ya da istediğimiz sonucun elde edilip edilmeyeceğinin bir garantisi yoktur. Ancak her koşulda çaba göstermenin ve yolun sonuna dek pes etmeden mücadele etmenin yaşamdaki her tür sorunla baş etmede önemli bir ilke olduğunun altının çizilmesi gerekir. Yenileceğini anladığı anda oyundan vazgeçen ya da yenildiği zaman sert öfke tepkileri vermeyi öğrenen bir çocuk herhangi bir sorun karşısında çözüm üretmeyi de deneyimlememiş olur. Unutulmaması gereken şey, yenilmenin hiç kimseyi iyi hissettirmeyeceği, belki üzüntü ve kızgınlık duygularının ortaya çıkabileceği ama bu duygularla baş etmenin de mümkün olduğudur. Ayrıca üzülmek, kızmak doğal duygulardır ve başka var olan duyguların ifade edilmesi için de kolaylaştırıcı olabilirler. Anne baba olarak en önemli referansımız çocuklarımıza olumsuz duygularla baş etmeyi öğretmek olmalıdır. Bu duyguları hiç hissettirmemeye çalışmak değil.

0 yorum: