Anne ve Çocuğun Arkadaşlığı

Anne, Çocuğunun “Arkadaşı” Olabilir mi? 

Birçok anne çocuğuyla arkadaş olabilme çabasındadır. Okul öncesi yıllarda oyun arkadaşlığı olarak başlayan bu ilişki ilk çocukluk yıllarında daha çok duyguların, yaşanan olayların, günlük mutluluk ve sıkıntıların paylaşılması ile iyice arkadaşlık özelliği taşımaya başlar. Çocuğun her şeyini anne ile paylaşması, anne için çocuğun korunması niteliğini de taşır. Böylece yaşadığı sıkıntılar ve üzüntülere çözümler üretmek, okul ve arkadaş problemlerine müdahale etmek, onun yalnız hissetmemesi için tüm önlemleri almak mümkün olacaktır. Ancak unutulmaması gereken şey anne ile çocuğun arkadaşça olabileceği ama gerçek anlamda arkadaş olamayacağıdır. Çünkü anne olmak zaten yeterince yüklü ve sorumluluk gerektiren bir roldür. Çocuğa “iyi anne” olabilmek zaten arkadaşça olmayı kapsar. Bir yandan da çocuğun arkadaşı olmaya çalışmak hem anne için hem de çocuk için zorlayıcı olabilmektedir.

Okul öncesi dönemden itibaren (Yaklaşık 3 yaş civarı) tüm çocuklar yaşıtlarıyla arkadaşlık etme ihtiyacındadırlar ve anneleriyle paylaşamadıkları birçok şeyi arkadaşlarıyla paylaşırlar. Anneleriyle oyun deneyiminde öğrenemedikleri birçok şeyi arkadaşlarıyla birlikteyken öğrenirler. Her çocuk için arkadaşlarıyla olan ilişkileri özeldir, gereklidir ve yerini başka hiçbir ilişki tutamaz. Genellikle annelerin çocuklarını koruma güdüsü ve onların psikolojik gelişimlerini destekleme düşüncesi onlarla yoğun bir şekilde arkadaşlık etme çabasına dönüşmektedir. Birçok çocuk için bu durum başlangıçta çok keyiflidir. Her çocuğun elbette annesiyle oyun oynama, onunla duygularını paylaşma, keyifli zaman geçirme ihtiyacı vardır. Ancak bunun ayarını iyi tutturmak önemlidir. Buradaki en önemli belirleyici çocuğun arkadaşlarıyla ilişkiye zamanının olup olmadığıdır. Eğer çocuk arkadaşlarıyla olmak yerine annesiyle birlikte olmayı tercih ediyorsa anne ile son derece arkadaşça bir ilişki içinde de olsa sosyal anlamda zorluk çekiyor demektir. Aslında her çocuğun annesiyle ilişkisinde yıllar geçtikçe farklılaşma olması beklenir. Yaşla birlikte çocuklar daha bağımsız, daha sosyal, daha dışa dönük olurlar ve bebeklik dönemdeki anneye olan bağımlılık ihtiyacı yerini bağımsızlık ihtiyacına bırakır. Bu bağımsızlaşma esas olarak 3 yaşlarında başlar ve ergenlikte en üst noktasına ulaşır. Okula başlama ile birlikte çocuğun hayatında arkadaşlık çok daha özel bir önem kazanır. Ailelerin bu yıllarda çocuklarının arkadaş edinmesi ve bu arkadaşlıkları sürdürmesi konusunda fırsat yaratmaları ve teşvik etmeleri önemlidir. Ancak birçok aile derslerine engel olacağı düşüncesi ile çocuklarının arkadaşlıklarını engellemektedirler. Bu tip ailelerde çocuğun hem yalnızlık hissi hem de anneye bağımlılık özelliği belirgin olmaktadır.

Anneyle ilişkiye alışkın ve dış dünyada fazla ilişki deneyimlememiş bir çocuk dış dünyayı daha korkutucu, daha tehditkar algılamakta ve başka çocuklarla duygusal ilişkiler kurup sürdürmekte güçlükler yaşamaktadır.

Anne-Çocuk Arkadaşlığının Boyutu

Annelerin çocuklarıyla arkadaşça bir ilişkide olmasının çocukların psikolojik gelişimleri açısından önemi muhakkaktır. Hatta arkadaşça bir tutumun nasıl olması gerektiği konusunda neredeyse hamilelik döneminden itibaren bir anne adayının kendini eğitmesi gerekmektedir. Çünkü çocuklar, hem psikolojik hem de gelişimsel özellikleriyle oldukça çok yönlü bilgiyi gerektiren özelliklerle donatılmışlardır. Yani annelik hazırlık ister. Arkadaşça tavır bebeklik döneminde onu sevgiyle, şefkatle kucaklamak, tüm ihtiyaçlarını zamanında, yeterince ve mutlulukla karşılamak ve dış dünyanın onu kucaklayan, seven güvenli bir yer olduğunu fark ettirmekten ibarettir. Becerileri geliştikçe becerilerini destekleyecek faaliyetlerde ona destek vermek, kendini geliştirmesine olanak vermek önem kazanır.

2 yaş civarı oyun malzemeleri iyice dikkat çeker ve annenin görevi ona bu malzemeleri tanıtmak, sevdirmek, bu malzemelerden keyif almasında ona yardımcı olmaktır. 3 yaşında dış dünya ile ilişki epeyce artar ve artık sosyal ortamlar ilgi çeker. Annenin görevi mümkün olduğunda başka ortamlarda bulunmasını sağlamak ve oyunlarında onun yaratıcılığını desteklemektir. Yuva dönemi boyunca çocukla oyunun yanı sıra ona empatik yaklaşmak, duygularını anlamak ve anlatmasına fırsat vermek önem taşır. Empatik tutum çocuğun bir anlamda yetişkinlik dönemi ilişkilerine de hazırlanması anlamına gelmektedir. Annenin çocuğun kendi arkadaşlarıyla yaşadığı problemlerde kendi kendine çözüm bulabilmesi için dinlemeye ve anlamaya özen göstermesi gerekmektedir. Bu gibi durumlarda asla kendi çözümünü önermemelidir. Çünkü anne ile çocuğun arkadaşça bir ilişki içinde olmasının amacı onu dış dünyaya hazırlamaktır.

Çocuğun anne ile duygularını ve düşüncelerini paylaşmasının temelleri de aslında okul öncesi dönemde atılır. Çocuklar duygularını anlayan ve her koşulda destekleyen anne-baba tavrı karşısında kendilerini rahat ifade edebilirler. Anlaşılmış olma hissi hem çocuğun kendi duygusunu anlamasına hem de anne-baba tarafından kabul görülme hissinin oluşmasına katkıda bulunacaktır. Tersi olarak duyguları bastırılan, sürekli mantıklı çözümler önerilen, duyguları için eleştirilen (örneğin; bunda üzülecek ne var? Ağlama vb gibi) çocuklar hem duygularından utanmayı öğrenirler hem de özellikle olumsuz duygular yaşadıklarında bunları anneleriyle paylaşmaktan kaçınıp daha çok içlerinde yaşarlar.

0 yorum: